KJK: Kadın, Devrim Ve Özgürlük Zamanıdır!

Komalên Jinên Kurdistan (KJK) Koordinasyonu 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, kadın, devrim ve özgürlük zamanının geldiğini belirtti.

Yazılı bir açıklama yapan KJK, Kürt kadınlarını hem Kürdistan’da hem de yurtdışında etkili eylem ve etkinliklerle kırımcı sisteme karşı güçlü bir duruş göstermeye, direniş dalgasını yükseltmeye çağırdı.

KJK’nin açıklaması şöyle:

“25 Kasım’ı karşılarken, kadına yönelik şiddetle mücadelenin tarihte hiç olmadığı kadar büyüdüğünü görüyoruz. Dünyanın dört bir yanında kadınlar, eril şiddete dur demek için direniş saflarında yerini alıyor. Kürdistan’dan Afganistan’a, Mısır’dan Peru’ya, İngiltere’den Etiyopya’ya, ABD’den Avustralya’ya kadar her yaştan, her renkten ve her ulustan milyonlarca kadın ataerkil sisteme karşı isyanda. KJK olarak başlattığımız “Kadın Kırımına Karşı Özgür Kadın ve Toplumu Savunma Zamanı” hamlesine Kürdistan’ın dört parçası ve yurtdışından katılan bütün örgütlü yapılarımızı selamlıyoruz. Tıpkı kadın devriminin yükseldiği Rojava’nın bazı bölgeleri 2018 ve 2019’da işgalci TC faşizmine teslim edildiği gibi Afganistan’da iktidarın teslim edildiği Taliban’a karşı korkusuzca direnen Afgan kız kardeşlerimizi özgür yaşama olan tutkumuz ile, dayanışma ile selamlıyoruz. Selam olsun her türden eril şiddete karşı sınırları aşan kadın öz savunma mücadelesi! Selam olsun her türden sömürüye, işgale, faşizme karşı özgürlük ve demokrasi mücadelesinin de öncülüğünü omuzlayan 21. yüzyıl kadın devrimi hareketine!

Bütün dünyada yankılanacak yeni bir 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Gününü karşılarken, anıları ile yolumuzu aydınlatan, eril-devlet şiddet sonucu yaşamlarına son verilen bütün direnişçi kadınları anıyoruz. YPJ Komutanı Sosin Bîrhat’tan Filipinli gerilla komutanı Ella’ya, Kürdistanlı Deniz Poyraz’dan Afgan kadın aktivisti Frozan Safi’ye, Polonyalı hamile İzabela’dan İngiliz Sarah Everard’a kadar, erkek-devlet şiddetin katlettiği bütün kadınları anarken, Jin Jiyan Azadî ve NiUnaMenos (Bir Kadın Daha Eksilmeyeceğiz) şiarlarımız gereği yaşamı özgürleştirinceye kadar kesintisiz mücadele sözünü yineliyoruz.

Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi olarak ayrıca gün vesilesiyle küresel hegemon sistemin alçakça komplosu sonucu esir alınan ve 22 yılı aşkın bir zamandır mutlak tecride karşı direnen Önderimiz Abdullah Öcalan’ı selamlıyor, kendisine uygulanan NATO esaret ve işkence sistemini lanetliyoruz. Önder Apo, bugün dünyadaki bütün kadınlara ilham sağlayan Kürdistan Kadın Özgürlük Devrimi’nin mimarıdır. Eril-devletçi sistemin O’nu, eşi benzeri görülmemiş bir komplo ile esir alıp mutlak izolasyon koşullarına mahkum etmesinin bir nedeni de budur. O yüzden kadın hareketi olarak İmralı Tecrit ve İşkence Sistemini yıkmayı temel mücadelemiz olarak görüyor, dünya kadınlarını da İmralı zindanının duvarlarını bizimle birlikte yıkmaya çağırıyoruz.

Değerli kadınlar, yoldaşlar;

Erkek egemen sistem, yükselen kadın direnişini kırmak için tam bir karşı hamle içerisindedir. Kadının varlığına, haklarına, iradesine, mücadelesine, bilincine bu denli pervasızca, örgütlü ve sistematik saldırı farklı yönlerden ele alınmalıdır. Bir yandan ataerkil sistem faşizm-dincilik-kapitalizm üçlüsü ile kadının örgütlü mücadelesinin ortaya çıkardığı bütün kazanımları ortadan kaldırmayı amaçlayan bir saldırı savaşı yürütüyor, diğer yandan kendini bu sistemin ferdi olarak gören erkeklerin her zamankinden daha hunharca kadınlara karşı fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet gösterdiğine şahit oluyoruz. Buna savaş, çatışma ve göç sonucu her türden eril-devlet şiddeti ile yüz yüze bırakılan sayısız kadınlar ekleniyor. Varlığının belki de tarihte ilk kez bu kadar sarsıldığını hisseden erkek egemen sistem, tehdit olarak gördüğü kadın bilinci, iradesi ve örgütlülüğünü ortadan kaldırıp kadını ve kadının şahsında bütün toplumları mutlak köleliğe mahkum etmenin yollarını arıyor.

Kadınlar, böylesi bir gerçek karşısında özgürlük mücadelesini yükseltiyor. Kadınlar, büyük bir cesaret, iddia, umut ve inanç ile erkek egemen sistem ve onun devlet, faşizm, sömürü, kapitalizm, iktidarcılık biçimindeki bütün yapı ve ifadelerine karşı örgütlenip direniyor. Eril sistemin kadınları eksiltme politikalarına karşı kadınlar çoğalarak, mücadelelerini evrenselleştirerek ve böylece yeni isyan dalgaları oluşturarak cevap veriyor. Eril şiddete, büyük artış gösteren cinsel şiddete, kadın kırımına, kadın bedenini kontrol politikalarına karşı mücadele artık belirli merkezlerde değil, her yerde yükseltiliyor. 25 Kasım’a anlamını veren Mirabal kardeşlerinin lakabı gibi kadın mücadelesi artık kelebek etkisine sahip olup sınırları aşma gücünü gösterebiliyor. Rojava’dan bütün dünyaya yayılan kadın devrimi ruhu Şili’den “Hata benim değil. Tecavüzcü sensin!” bilinci olarak kanatlanıp, Afganistan’da kadın öz savunma şiarı olarak dalgalanabiliyor.

Bununla birlikte kadın mücadelesinin salt kadın hakları ile sınırlı kalmayıp giderek daha fazla toplumsal özgürlük, demokrasi, adalet ve ekoloji mücadelesine öncülük ettiğini görebiliyoruz. Toplumsal direnişler gittikçe kadın rengine bürünüyor. Bu, bize yaşadığımız çağın kadın özgürlük çağı olma gerçeğini gösterdiği gibi, eril-kapitalist sistemin artan saldırganlığının temelini de ortaya koyuyor. Önlenmek istenen kadın devrim çağıdır. Önlenmek istenen kadın öncülüğüdür. İktidarcı eril sistem bunun için bütün kollardan saldırıyor.

Bir yandan özellikle öncü kadınlar hedef alınarak hem kadın mücadelesinin hem de toplumsal direnişin öncüsüz bırakılması amaçlanıyor. Sakine Cansız, Leyla Agirî, Hevrîn Xelef ve Zara Alvarez gibi Kobanê’den Pakistan’a, Kolombiya’dan Filipinler’e kadar devrimci kadınların sistematik bir şekilde katledilmesi, suikast edilmesi bundandır. Sisteme itiraz ve isyan eden kadınların zindanlara atılıp işkence edilmesi, dört duvar arasına mahkum edilerek seslerinin kısıtlanması bundandır. Her gün onlarca, hatta yüzlerce kadının köleliğe boyun eğmedi diye bir erkek tarafından katledilmesi, böylece özgür yaşam iddiasına sahip kadınlara karşı tam bir kırım yürütülmesi bundandır. Nefes aldığımız her saniyede bir hemcinsimizin cinsel taciz ve tecavüze maruz bırakılıyor olması, kadına yönelik şiddetin artık bir epidemi düzeyinde yaygınlık göstermesi bundandır.

Erkek egemen zihniyetin ve onun sisteminin bu kadın, toplum ve yaşam düşmanı saldırıları bazı boyutlarda benzerlik, bazı boyutlarda ise farklılık gösteriyor. Kürdistanlı kadınlar olarak bir yandan devrimimize kadın rengini verecek düzeyde özerk-özgün sistemimizi örgütlerken, çok yoğun saldırı politikaları ile karşı karşıyayız. AKP-MHP rejimi altındaki Türk devlet faşizmi, DAİŞ eliyle yok edemediği devrimimizi tasfiye etmek için özellikle kadın öncülüğümüze saldırıyor. Sistematik olarak karadan kiralık katilleri ve havadan silahlı keşif uçakları ile öncü kadınlarımızı katlediyor. Faşizme karşı radikal demokrasi mücadelesinin öncülüğünü yapan kadın siyasetçilerimizi hapse atıp akla gelmeyecek yöntemlerle iradelerini kırmaya çalışıyor. Yine Kürt toplum yapısını kırmayı amaçlayan özel savaş uygulamaları ile kadınları teslim almaya çalışıyor. Halkımızı zorla göçertip toprağından koparmayı, Kürdistan’ı insansızlaştırmayı amaçlıyor. Kürdistan’ın Rojavasını ve Güneyini işgal edip, sömürge rejimlerinde Kürt kadınlarına yönelik tıpkı DAİŞ’in Şengal’de Ezidi kadınlarına karşı yaptığı gibi köleleştirme politikaları yürütüyor.

KJK olarak faşist Türk devletinin ve onun işbirlikçilerinin bu kirli politikalarına örgütlülüğümüzü büyüterek, mücadeleyi yükselterek, direnişi bir adım daha ileriye taşıyarak karşılık veriyoruz. “Kadın Kırımına Karşı Özgür Kadın ve Toplumu Savunma Zamanı” adlı hamlemiz ile hem her türlü kırım saldırıları boşa çıkartmayı hem de özünde kadın düşmanı bir rejim olan faşizmin sonunu getirecek direnişi örüyoruz. KJK olarak bütün Kürdistanlı kadınları hamlemiz etrafında kenetlenip her türlü devlet-erkek saldırılar karşısında örgütlü mücadelenin içinde yer alarak cevap olmaya çağırıyoruz. Özellikle de 25 Kasım vesilesiyle Kürt kadınlarını hem Kürdistan’da hem de yurtdışında etkili eylem ve etkinliklerle kırımcı sisteme karşı güçlü bir duruş göstermeye, direniş dalgasını yükseltmeye çağırıyoruz. Böylece 25 Kasım ile birlikte, ikinci aşamasında hamlemizi daha da yükseltip etkili kılacağız. Ancak Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi olarak mücadelemiz bununla sınırlı değil. Biz salt baskılara ‘karşı’ örgütlenmiyoruz. Özgürlük için, özgür yaşam için, yaşamın özgürleştirilmesi için, yani kadın devrimi için örgütleniyor, mücadele ediyor, direniyoruz.

Mücadeleci kadınlar;

Çok iyi biliyoruz ki aterkillik gücünü sistem olmasından, zihniyetini bütün her yere yaymış olmasından, kapitalist modernitesinden alıyor. Öyleyse biz kadınların özgürlük mücadelesi de özgürlük zihniyetine, kadının konfederal sistemine, demokratik moderniteye dayanmalıdır. Hem dünya kadın hareketi olarak günümüzde ulaşmış olduğumuz direniş düzeyi hem de eril sistemin saldırı dozajı karşısında 2021 yılının 25 Kasım’ı vesilesiyle ele almamız gereken temel husus budur: Dünya kadınları olarak mücadelemizi bundan sonra nasıl örgütleyeceğiz? Sahip olduğumuz deneyimleri, bilinci, aklı, perspektifleri, mücadele formları, dinamikleri, hayalleri, mirasları, kararlılıkları ortaklaştıracak yeni bir süreç başlatmalıyız.

Çünkü öyle bir zamandan geçmekteyiz ki hem çağ faşist bir çağ hem de kadın devrimini gerçekleştirmenin olanakları her zamankinden daha yüksek. Ama bu kendiliğinden olmayacağı gibi, kadın hareketleri olarak mevcut mücadele düzeyimiz de bunu karşılamak için yetmeyecektir. Gerekli olan mücadelemize büyük ivme kazandıracak yeni bir çıkıştır. Bu çıkış, dünya çapındaki ataerkillik, sömürgecilik, faşizm, ırkçılık ve kapitalizm karşıtı kadın mücadelesinin örgütlülüğünü hem bilinç hem eylemde yükseltmeli. Bu çıkış, salt farklı bölgelerdeki kadın mücadele ve hareketleri arasında ilişki ve koordinasyon kurmaya endeksli olmamalı. Bundan ziyade gerekli olan yeni bir kadın sistemidir. Kadın özgürlük mücadelesi ancak hem ideolojik hem de örgütsel olarak kendi özgün-özerk sistemine dayandığında erkek egemen sistemi aştırabilir. Kadın devriminden kastedilen de budur. Amacımız eril sistemi salt zayıflatmak değildir. Ona son vermenin zamanı gelmiştir. Özgürlük zamanı gelmiştir! Dem dema azadî ye! Dolayısıyla dünyanın her yerinde kadının devrimci mücadelesini örmenin, örgütlemenin, yükseltmenin zamanıdır diyoruz!

Kadın devrimini evrensel düzeyde örgütleyecek kadın sistemini biz Demokratik Dünya Kadın Konfederalizmi olarak isimlendiriyoruz. İnanıyoruz ki tikel ile evrensel, yerel ile bölgesel arasındaki optimal dengeye dayalı böylesi bir sistemi inşa ettiğimiz oranda erkek egemen sistemi her yerde geriletebilir, kadın kazanımlarımızın öz savunmasını büyütebilir, yeni kazanımlar sağlayabilir ve böylece özgür yaşamı inşa edebiliriz! Çoklu-demokratik ilişki ve ittifaklaşmanın adı olan kadın konfederalizmi, 21. yüzyılı kadın özgürlük çağına dönüştürmek için gereken alternatif kadın sistem sorusuna bir yanıt niteliğinde olabilir. İnancımız bu yöndedir. KJK olarak dünyanın dört bir yanındaki bütün özgürlük arayışçısı kadınlar, örgütlü yapılar, örgüt ve hareketlere çağrımız, 21. yüzyılı kadın devrim çağına dönüştürecek mücadelenin ortaklaştırılacağı bu sistemi hep birlikte örelim! Dünya kadınları olarak demokratik konfederalizmimizi inşa ederek her türlü eril saldırılara karşı duralım! Kadına yönelik şiddeti sonlandırmak için onu üreten iktidarcı eril zihniyetle mücadele edelim! On yıllar boyu mücadele ile elde ettiğimiz kazanımlarımızı gasp etmeyi amaçlayan her türlü kadın düşmanı politikalar karşısında örgütlü mücadelemizi yükseltelim! Saldırılar karşısında öz savunmamızı güçlendirelim! 5 bin yıllık ataerkil sistemin karşısına kadının konfederal sistemini inşa edelim! Ve artık zamanıdır diyelim: Kadın zamanıdır, devrim zamanıdır, özgürlük zamanıdır!”