Besê Erzincan: Kadınlar Küresel Barış Hareketi Örgütlemeli

Kadınların küresel hegemonik sistemin savaş politikasına karşı barış hareketi örgütlemeleri gerektiğini vurgulayan KJK Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan, “Kadınlar kendi sistemlerini ve öz yönetimlerini oluşturarak hakiki özgürlüğe ulaşabilir” dedi.

Egemen erkek sisteminden kurtulmak için kadınların küresel ve yerel düzlemde ortak eylem geliştirmesinin öneminin Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte ortaya çıktığını ifade eden Erzincan, 2022 8 Mart’ı ile kadınların neler yapması gerektiğini şöyle sıraladı: “Birincisi; küresel sistemin ve ulus devletlerin, kadınlar için çizdiği yaşam modelinden kurtulabilmek için öncelikle kadınlar açısından bir zihniyet devriminin yaratılması gerekiyor. İkincisi, kadınlar olarak yaşamın her alanında örgütlü bir güç haline gelmeliyiz. Siyaset, sosyal, ekonomi, öz savunma, kültür, hukuk, spor, inanç, anadil vb. tüm alanlarda kendi kendine yetebilecek bir kadın sistemi oluşturabilmeliyiz. Üçüncü olarak da eylemsellik çok önemlidir. Kadınların, küresel anlamda örgütlenmeleri ve kadın birliğini geliştirerek ortak örgütlülük ortak eylemsellik içinde olmaları faşist küresel sistemi geriletecek en temel güç olmaktadır.”

KJK Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan, söyleşimizin ikinci bölümünde hegemonya savaşlarının kadınlar üzerindeki etkisini ve buna karşı mücadele yollarını anlattı. 

Şu anda dünya gündeminde Rusya-Ukrayna savaşı geniş bir şekilde yer alıyor. Sizce bu savaşın sebebi nedir? Kadınlar, hegemonik sistemin yürüttüğü bu savaşlardan nasıl etkileniyor?

Rusya-Ukrayna savaşı kapitalist modernist sistem içindeki güçlerin hegemonik etkinlik savaşıdır. Kadınlar küresel hegemonik sistemin savaş politikasına karşı barış hareketi örgütlemelidir.

Güncel olarak dünyanın gündemine konulan Rusya-Ukrayna savaşı, hegemonik erkekliğin dünyayı nereye kadar getirebileceğini çok açık ortaya koymaktadır. Amerika-Avrupa-Rusya gibi ülkelerin tümünün birbiri ile savaşı iktidar ve daha fazla egemen olma savaşıdır. Avrupa’nın da ikiyüzlü yaklaşımı bu savaşla birlikte ortaya çıktı. Halkların başına Afganistan, Irak, Suriye, Libya savaşında neler getirildiğini biliyoruz. Amerika ve Avrupa, Ortadoğu’da savaşlara, parçalanmalara, göçlere, kadınların kaçırılması ve tecavüzüne karşı son derece tepkisiz kalırken, Ukrayna’daki savaşta Rusya’ya karşı en ağır yaptırımları uygulamaktadır. Adalet, eşitlik, insani yardım dünyanın tüm insanlarına gösterilmelidir. Gösterilmiyorsa ne kadar büyük bir ikiyüzlülük, yalancılık içinde olunduğu anlaşılmaktadır. Biz özgürlük güçleri olarak, mevcut iktidar odaklarının hakikatini, adaletsizliklerini çok iyi bilmekteyiz. Ancak Rusya-Ukrayna savaşı etrafında yaşananlar insanlığın bütünü açısından çok öğretici, gerçeği göstermesi açısından ibret verici olmuştur.

Bu temelde dünya kadınlarının ve insanlığın, başta NATO olmak üzere tüm ulus-devletlerin savaş politikalarına karşı küresel düzeyde bir barış hareketi olarak örgütlenmeleri önemli olmaktadır. Burada Ukrayna veya Rus devletinin tarafında olmak değil mevcut küresel sistemin devletçi ve iktidarcı zihniyetin sömürgeci, savaş yanlısı, işgalci, talancı, yıkım zihniyetine karşı olmak gerekir. 

Ulus-devletçi model, insanlığa ölüm, göç, derinlikli köleleşme getirdi. Bunun için de mevcut savaşta kadınlar olarak tarafımız, kadınların, halkların özgürleşme tarafıdır. Esasta tüm dünya halklarının devletçi ve iktidarcı küresel sisteme karşı gösteriler yapması, barış istemini bu çerçeveye oturtabilmesi önemli olmaktadır. Ukrayna halklarını doğru temelde sahiplenme, küresel düzlemde son iki yüzyılda daha derinlikli geliştirilen ve insanlığın başına bela olan ulus-devletçi modele karşı çıkmakla mümkün olabilir. Her ülkenin kadınları, emekçileri, özgürlük ve demokrasi güçleri hem kendi ülkelerinin devletçi sistemine hem de küresel hegemonik sisteme karşı çıkmalıdır.

Bilindiği gibi ulus-devletçi sistem kadınların, halkların ve insanlığın demir bir kafes içine alınmasıdır. Son iki yüzyılda gelişen ulus devlet sistemi, özünde kadınları, genelde tüm insanlığı hücrelerine kadar sömürme sistemidir. Günlük yaşamların ayrıntılarına kadar belirlenmiş yaşam kuralları, hukuk yasaları özünde egemen erkek sistemin kendini meşrulaştırma çalışmalarıdır. Ortadoğu’da ulus-devlet modeli ile birlikte evlilik kurumu son derece cinsiyetçi, şiddet yüklü, kadını tamamı ile köleleştiren bir kurum haline geldi. Ortadoğu’da kadınlar çok daha katmerli bir kölelik sistemi içinde eve kapatıldı. Cins çelişkisini en derinlikli yaşayan Ortadoğu halklarının kadınları bilinçlenip, örgütlendikçe daha güçlü çıkışın sahibi olmaktadır. Rojava devrimi bunun en somut örneğini oluşturmaktadır.

Dünyada kadınlar, son iki yüzyılda kurumsallaşan bu ulus devletlerden, savaşlardan en fazla zarar gören en fazla köleleştirilen kesimdir. Antikapitalist, verili sistem karşıtı olmanın temel ölçüsü; mevcut devlet sistemine karşı olma ile mümkündür. Bu nedenle Kürdistan kadın özgürlük mücadelemiz en radikal, en kararlı sistem dışı hareket olarak örgütlenmekte, eylemler gerçekleştirmekte ve direnişi ekmek, hava, su kadar hayati görmektedir. 

Dünyada kadın hareketlerinin durumuna bakıldığında her tarafta egemen erkek sisteme karşı direnişler devam etmektedir. Bunun en canlı örneği Afganistan kadınlarıdır. Taliban gibi kadın düşmanı bir hareket karşısında bile eylemler geliştirebilmektedir. Bu da kadınların özgürlüğe ne denli bağlı olduklarını göstermektedir. Bu bağlamda Afgan kadınlarının direnişlerini selamlıyoruz.

Hegemonik erkek sisteminden kurtulmak için kadınların küresel ve yerel düzlemde ortak eylem ve etkinliklerin geliştirilmesinin ne kadar önemli olduğu bu savaş ile birlikte ortaya çıktı.

Erkek devlet zihniyetinin yarattığı savaşlar karşısında kadınlar nasıl bir mücadele yürütmelidir?

Kadınlar kendi sistemlerini ve öz yönetimlerini oluşturarak hakiki özgürlüğe ulaşabilir. Dikkat edilirse küresel egemen erkek sistemi, kadınların özgürlük mücadelesini, potansiyelini kendi sistemleri içinde eritebilmek, yeniden kendi sistemlerinin ömürlerini uzatabilmek için çeşitli strateji ve taktikleri uygulamaktadır. Örneğin devlet kurumlarının, bakanlıkların birçoğuna kadınlar getirildi. Burada amaç, yükselen kadın özgürlük mücadelesinin devlet sistemi içinde eritilmesidir. Bir yandan kadınların emekleri, yetenekleri egemen erkek sistemi için kullanılırken, diğer yandan verili sistemin ömrünü uzatan bir araç olarak kadınlar kullanılmaktadır. Ancak özgürleşen, bilinçlenen kadınlar bu politikayı anlamakta ve mücadele etmektedirler.

Kadınlar devlet kurumları içinde değil, devlet dışında kendi öz yönetimlerini ve sistemlerini oluşturarak özgürleşebilirler. Demokratik kadın konfederalizmini adım adım yaşamın her alanında oluşturarak başarılı olabilirler. Devletin tüm bağlarından koparak ve kendi sistemimizi oluşturma çalışmaları içinde olmalıyız. Kürt kadınları olarak hem cinsimizin hem de halkımızın kendi öz yönetimini oluşturmasında öncülük etmeliyiz. Kendi kendini yönetemeyen, kendisi için karar alamayan, bunu gerçekleştirmeyen topluluklar ölü topluluklardır. Bu nedenle siyasi, sosyal, ekonomik, öz yönetim, kültür, hukuk, diplomasi alanlarında kendi öz yönetim modelimizi geliştirmeli, Ortadoğu ve dünya kadınlarını da buna yöneltmeliyiz. Devletten, egemen erkek sistemden beklentili bir kadın gerçekliği asla özgürleşemez. Dolayısı ile kadınlar olarak hem kendi cinsimiz içinde hem de genel toplumsal mücadele içinde özgün örgütlenme ve mücadeleye büyük önem vermeliyiz. Her kadına ulaşma temel hedef olmalıdır. Elit, toplumdan kopuk bir kadın mücadelesi asla gelişemez. Başarıyı yakalayamaz. Tüm kadınları bir biçimde örgütlülük içine almalıyız. 

Unutmamalıyız ki kadın bilinci ve örgütlülüğünü geliştiremeyen bir kadın topluluğu asla özgürleşemez. Tüm toplumsal mücadelelere de kadın kimliği, bilinci ve örgütlülüğü temelinde iradeli kendi rengimizle katılım göstererek başarılı olabiliriz. Bireysel özgürlük anlayışı kendi cinsinden, kendi toplumsallığından kopma anlamına geldiğinden özünde derinleştirilmiş köleliktir. Sahte özgürlük anlayışlarından kurtulmalıyız. Birey özgürlüğünü ve toplumsal özgürlüğü dengeli bir biçimde oluşturabilmeliyiz.

KOLEKTİF KADIN İRADESİ ÖNEMLİ

Bugün küresel sistem ve onun çeşitli devlet ve iktidar türevleri, sahte kadın özgürlük anlayışlarını geliştirerek kadınların bu sisteme dahil olmasını istiyor. Kadın, küresel sistem içinde bireycileşmiş, erkeğin taklitçisi olmuş, aşırı kadınsılaştırılmıştır. Kadınların bir cins olarak örgütlenmesine inanmayan bir duruş içinde olması istenmekte, buna yönlendirilmektedir. Bu yaklaşım, kadını bedeni, emeği ve ruhu ile sömürme anlayışıdır. Bir kesim kadına bazı maddi imkanlar tanıyarak ama kadınların asıl kitlesini yoksulluk, açlık, mültecilik, savaş koşulları içinde tutarak kendi hegemonik sisteminin devamını sağlamak istemektedir. Aşk, cinsellik adı altında pratikleştirilenlere bakıldığında kadınların hiçbir zaman böylesine aşağılandığı ve hayvansı bir yaşam içinde tutulduğu görülmemiştir. 

Dolayısıyla tüm kadınların mutlak bir kadın örgütü içinde olması, çalışması, kolektif kadın iradesini, taleplerini esas alması önemlidir. Diğer yandan ise kadınların demokratik kadın konfederalizmini kavrayarak, kendi kadın sistemini Rojava örneğinde görüldüğü gibi oluşturmaları önemli olmaktadır.

Bu anlamda kadınlar olarak öncelikle düşünsel ve ruhsal dünyamızda devrimler gerçekleştirmemiz gereklidir. Herkesten daha çok kendimizi bulma, kendimize ait olmaya ihtiyacımız var. Kendi olma (xwebûn) ancak kadın tarihini, halkımızın, halkların özgürleşme tarihini bilme ve bunun için mücadele etmekle mümkün olabilir. Verili sistem kadınların, insanların zihniyetini medya ve basın organları ile çok ağır bir bombardımana tutmaktadır. Bundan kurtulmak gerekiyor. 

ÖNCE ZİHNİYET DEVRİMİ

Dolayısıyla 2022 8 Mart’ı ile kadınlar olarak yapacaklarımızı bir kez daha sıralarsak:

Birincisi; küresel sistemin ve ulus devletlerin, kadınlar için çizdiği yaşam modelinden kurtulabilmek için öncelikle kadınlar açısından bir zihniyet devriminin yaratılması gerekiyor. Zihniyet devrimi yapılmadan hiçbir devrim gerçekleşemez. Gerçekleşse bile sonu yine egemen erkek sistemin çarkları içinde erimedir. Dolayısıyla tüm kadınların özgürlük bilinçlerini derinleştirecek, geliştirecek eğitim çalışmaları yapmaları zorunludur. Kadınlar eğitimlerle kendi kişilik özelliklerini çözümlemeliler. Unutmayalım ki içselleştirilmiş bir kadın köleliği var. Öncelikle ruhsal, düşünsel olarak özgürleşmemiz lazımdır. Bu temelde egemen erkek sistemin eleştirisi ve buna karşı mücadele daha derinlikli, doğru bir tarzda yapılabilir. Kadın önce kendini eğitmeli, değişim dönüşüm sağlamalıdır. Dolayısıyla eğitim önemlidir. Bu kişinin bireysel eğitiminden, grup eğitimlerine, kadın akademilerine kadar ele alınabilecek bir boyuttur. Özgürleşme mücadelesi temelinde okumayan, tartışmayan ortak bir zihniyet oluşturamayan kadın bireylerin, toplulukların başarılı olmaları, sonuç almaları imkansızdır. Bu yüzden eğitim çalışmalarını özgürlük mücadelemizin birinci sırasına yerleştirmemiz doğru bir yaklaşım olmaktadır. Unutmayalım ki her ne kadar kadına dair elimizde olan bilgi, araştırma ve bulgular kadınların nasıl köleleştirildiğine dair çok önemli ve esaslı hatları ortaya çıkarmışsa da halen elde edilen veriler çok sınırlıdır. Bu sınırları sürekli kadın araştırmaları, eğitimler, tartışmalar yaparak aşmalıyız. 

Egemen sistem en çok da ideolojik alanda çalışarak kadınların özgür bir zihniyet kazanmasını engellemiştir. Egemen erkekliğin kodları büyük ideolojik inşalarla, ikna yöntemleri kullanılarak geliştirilmiştir. Bundan dolayı kadınların zihniyetinde çarpılma, yanıltma, kendini inkar edecek ve köleliği bir biçimde içselleştirecek düzeye kadar ulaşmıştır. Öyle ise kadın araştırmalarına, eğitimlerine büyük önem vermeliyiz. Bu anlamda jineoloji çalışmalarımız gelişiyor, giderek derinleşiyor. Kadın eğitimlerimizin temeline jineolojiyi yerleştirmeliyiz. Kadın araştırma ve eğitimlerimizi her boyutta geliştirmeliyiz.

YAŞAMIN HER ALANINDA ÖRGÜTLÜLÜK

İkincisi; kadınlar olarak yaşamın her alanında örgütlü bir güç haline gelmeliyiz. Siyaset, sosyal, ekonomi, öz savunma, kültür, hukuk, spor, inanç, anadil vb. tüm alanlarda kendi kendine yetebilecek bir kadın sistemi oluşturabilmeliyiz. Halkımızın demokratik ulus temelinde örgütlenmesine bu temelde öncülük etmeliyiz. Örgütsüz kadın özgürleşemez. Kadınların yaşadığı toplumsal sorunların çözümlerini güçlü bir zihniyet devrimi yaratarak, bunun kurumsal araçlarını ve örgütlülüklerini geliştirerek başarabiliriz.

Kadınların yaşadığı toplumsal sorunlar küçük yaşta evlilik, kadına yönelik şiddet, kadın sünneti, kadın cinayetleri, kadınların yoksullaştırılması, kadınların mültecilikte karşılaştığı sorunlar, yine devletlerin özel savaş politikaları ile uyuşturucuya, fuhuşa, ajanlığa bulaştırılması gibi çok ağır sorunların çözümü ancak kapsamlı örgütlülüklerle aşılabilir.

Kadın emeğinin hak ettiği değeri bulması, kadının bir kişilik olarak kabul görmesi ancak çeşitli boyutlarda kendine yeten örgütlülüklerin geliştirilmesi, bunun giderek adım adım sistemleşmesi ile mümkündür. Devlet bunlara elbet saldıracak ve dağıtmak isteyecektir. Ancak kadın özgürlük çalışmaları büyük bir inat ve iddia ile yürütülecek çalışmalardır.

Eşbaşkanlık sistemi özgürlük felsefemiz temelinde eşitliğin sağlandığı bir sistemdir. Bu sistemin geliştirilmesi tarihsel düzeyde örnek olacak gelişmelere yol açmıştır. Demokratik ulusun tüm boyutlarında, yaşamın her alanında eşbaşkanlık sisteminin uygulanması, korunması da temel mücadele amaçlarımızdandır. Kadınlar olarak özgür eş yaşam kuramımız üzerinde daha fazla durmalıyız. Erkeğin ve toplumun dönüştürülmesi görevimiz var. Bu yönü ile “erkeğin öldürülmesi” kuramımız çok önemli bir konudur. Mücadelemiz ve direnişimiz erkeğin kendini görmesine yol açtı. Şimdi kadın özgürlük mücadelesine katılmak, değiştirmek ve dönüştürmek isteyen önemli bir kesim var. Bu da kadın hareketimizin bir kazanımıdır. Bu anlamda erkeğin, toplumun dönüştürülmesi çalışmalarını da bir planlamaya kavuşturmak gerekir. Toplumun ve erkeğin değiştirilmesi, dönüştürülmesi ve yeniden yaratımında kadına büyük bir rol düşmektedir. Burada eğitim ve tartışmalar büyük önem taşıyor. Ailenin demokratikleşmesi, özgür ilişkilerin yaratılması; özgürlük mücadelesinde radikallik, derinlik ve incelik gerektirir. Yaşamın özgürleştirilmesi, estetik kılınması yaşamın yeniden yaratılması için rol ve misyonumuzu güçlü oynamalıyız. 

ORTAK EYLEMLİLİK FAŞİZMİ GERİLETECEK EN TEMEL GÜÇTÜR

Üçüncü olarak da eğitim, örgütlenme ile birlikte eylemsellik çok önemlidir. Küresel sistem devletçi ve iktidarcı anlayışları daha da derinleştirerek faşizme, kadın ve doğa düşmanlığını arttırarak yaşadığı tıkanma ve krizleri aşmaya çalışıyor. Başta TC faşist devleti olmak üzere ulus-devletçi, cinsiyetçi, milliyetçi, ırkçı, dinci tüm anlayışlarla mücadele ederek eylemsellik içinde olmalıyız. Kadınlar eğitim, örgütlenme ve eylemlilikler kendi içinde birliklerini geliştirebilir. Eylemsellik aynı zaman da kadın iradesini, birliğini ortaya çıkarmaktır. Eylemsiz özgürlük olmaz.

Kadınların, küresel anlamda örgütlenmeleri ve kadın birliğini geliştirerek ortak örgütlülük, ortak eylemsellik içinde olmaları faşist küresel sistemi geriletecek en temel güç olmaktadır. Bu anlamda önümüzdeki süreçte kadınların küresel direnişleri gelişecektir. Buna Kürt kadınları olarak katılmak, öncülük yapmak gereklidir.

GENÇ KADINLARIN MİSYONU STRATEJİK

Kadın özgürlük mücadelesi içinde genç kadınların rol ve misyonu stratejiktir. Genç kadınlar, hareketimizin temel dinamik gücüdür. 2021 yılı içinde en direnen kesim genç kadınlar oldu. Köleleşmeye karşı en öfkeli kesimdir. Yine bilinçlendikçe özgürlüğe en cesaretli ve en önde sahip çıkandır. 2022 yılında Devrimci Halk Savaşı’nın gelişiminde, demokratik modernitenin inşasında genç kadınlar öncü temelde rol oynayacaklardır. 

Bu bağlamda 2022 yılında “Özgür Kadını ve Toplumu Savunma Zamanı” hamlesi çerçevesinde bu yıl yapacağımız çalışmalarımızla Ortadoğu’da kadın devrimini büyük bir inatla geliştirmeye devam edeceğiz. Önderliğimizin fiziki özgürlüğünün gerçekleşmesi, kadınların ve halkımızın özgürlüğünü sağlama amacı ile tüm gücümüzü ve potansiyelimizi açığa çıkaracağız. Kürt kadınları olarak bu iddia ve kararlılık ile öncülük rol ve misyonu ile hareket ederek güçlü bir katılımı gerçekleştireceğiz. Özgürlük şehitlerimize, Önderliğimize ve halkımıza bir kez daha bunun sözünü veriyoruz. 

Bu temelde “Dem Dema Azadiya Jinê ye” diyoruz. Tüm kadınları 8 Mart vesilesi ile mücadeleyi ve kadın birliğimizi yükseltmeye, özgürlük saflarına güçlü katılmaya, ve böylelikle özgürlüğümüzü mutlak kazanmaya geliştirmeye çağırıyoruz. Kesinlikle başaracağız. Özgürlük kazanacaktır.